Tarihte
4 engizisyon dönemi tanımlıdır:
Orta Çağ
engizisyonu (1231-1600)
İspanyol
engizisyonu (1478-1834)
Portekiz
engizisyonu (1536-1821)
Vatikan
engizisyonu (1542-1860)
http://en.wikipedia.org/wiki/Inquisition
(Kaynak: Wikipedia)
Ek
bilgiler:
‘Engizisyon’
denince, akla önce Hristiyanlık gelir ama İslam engizisyonu da vardır.
Özellikle 11. Yüzyıl Ön Asya engizisyonu dönemi, tarihte özel yer tutar.
Engizisyon
gibi, rönesans da tarihte birden çok kez yaşanmıştır. Avrupa’da engizisyon ve
rönesans, genellikle farklı yer ve zamanlarda yaşanırken, 11 Yüzyıl Ön Asya
yerzamanı hem engizisyon, hem de rönesans yerzamanı olmuştur.
İslam-Hristiyan
savaşı, 1.350 yıldır Fas-İspanya ve Endonezya-Filipinler ekseninde, 180 meridyen
dereceden geniş bir açıdaki coğrafyada sürüp gidiyor. İkisinin çatışması, Haçlı
Seferi dizilerini ve engizisyonu tetiklemiştir. Özellikle İspanya engizisyonu,
doğrudan İslam’a karşı olarak ve yeniden fetih dönemi sonrasında yükselmiştir.
(O nedenle ‘yeniden fetih’ deyimi, bizim ılımlı islamcı geçinen partiler
tarafından kullanıldığında, akla doğrudan engizisyon geliyor.)
Bu
bilgiler ışığında, yeni engizisyon neden ve nasıl geliyor?:
AB için
durum şu: 1945 sonrası barış döneminde, eski sömürgelerinden ağırlıklı olarak
Müslüman olan, çok sayıda göçmen aldılar. Almanya için bu ağırlıklı olarak
Türkiye’den gelen göçmenler olarak yaşandı. Almanya’da çok Alman olduğundan
yakınan bu karakafalarla yerli sarıkafalar arasında, bir zamanlar Yahudiler’in
zenginleşmesine duyulan tepkiye benzer etki-tepki düzeneği oluştu; çünkü bazı Alamancılar
sayesinde bugün AB’de belki 100 milyar dolarlık yatırım ve bunun döner
sermayesi var.
ABD için
ise durum şu: 100 yıl boyunca sömürdüğü teokratik-monark Müslüman krallarını /
diktatörlerini bir biçimde telef edip, halka daha fazla tüketim şırıngalamak
gibi, ‘çarşıdaki pirince giderken, evdeki bulgurdan olma’ya benzer bir hesapla,
artı ‘11 Eylül 2001’in acısını söke söke çıkarma’ gibi tam strateji hatası bir
hesapla, kendi içindeki 5 milyon siyah Müslüman’ı hesaba katmadan davranılıyor.
Oysa, 2030 civarında ABD’de YMCA çoğunluğu kalmayacak, üstüne üstlük ABD göçmen
almayı arttırarak sürdürüyor.
3.
Dünya’da ise, Afrika’da Nijer-Nijerya’dan Kuzey-Güney Sudan çizgisinden
devamla, Asya’da Hindistan’ın kuzey beşte birini kesen / ayıran bir hatla devam
derek, Endonezya-Filipinler ekseniyle birleşen bir çatışma hattı oluştu / var.
Yani, 2
ayrı savaş var: 1. Dünya’da ve 3. Dünya’da olan. 1. Dünya’da olan Usame bin
Ladin’in vasiyetiyle, sivil hedeflerin vurulması üzerinden gidecekken, 3.
Dünya’da olanı kabile savaşları biçiminde sürecek ve Somali’de görüldüğü üzere,
21. Yüzyıl’da 1.000 yıllık korsanlık geleneğinin canlanmasına ve soba borusuyla
helikopter düşürmeye varan, kültürel dalgalanmalar yaşanacak.
Tarihte
ne zaman barbarlar ve uygarlar çatışsa, uzun sürede de olsa, ortaya muhakkak melezlenmeler
çıkar. Bu kez de öyle olacak. 2 düşman taraf zaten birbirinin yaşam tarzından
etkileniyor: örnekse biz, her yere döner ve bulguru soktuk, onlar da bizim her
yerimize cep telefonunu soktular.
Bu
süreçte 5. engizisyon, her zaman olduğu üzere bilim ve sanat düşmanlığı demek
olacak. Zaten engizisyondan bağımsız olarak bilim ve sanat, birbirinden ayrı
olarak / süreçlerde, 100 yıldır belli bir regresyon içinde.
Buna
katkı olarak Papa fetvaları tarihi durdurmayı arttırıyor. Şeriat desen,
doğramacılık mesleğine geri döndü bile çoktan.
Tuhaf ama
Hristiyan + Müslüman nüfus, dünya nüfusunun ancak yarısı etse de, bu savaş tüm
dünya yüzeyine çoktan yayılmış durumda.
Hangi
tarafın engizisyonunun daha acımasız olacağını kestirmek zor ama güçlü olanın
Hristiyan engizisyonu olduğu ortada. Zaten kayıpların çoğu Müslüman taraftan
ama Müslüman nüfus Hristiyan nüfustan daha doğurgan olduğu için, aradaki fark
Hristiyan çoğunluğun aleyhine hala azalmakta.
Bir
yazar olarak, burada en üzüldüğüm şeyin bilim ve sanatın katli olduğunu rahatça
söyleyebilirim. Yoksa, insanların birbirini kesmesi benim derdim değil. Zaten
ateistim, 2 tarafın savları beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Yalnızca, arada
biraraya gelip hoşgörü ve dostluk mesajları vermelerine feci sinirleniyorum.
21.
Yüzyıl’ın 20. Yüzyıl gibi, 2 dünya savaşı ve 2 dünya devrimi görmeyeceğine
eminim ama o ilk kez olarak tüm dünya nüfusunu etkileyecek 3 makro krizi görecek.
Bu yüzyıl sonuna gelindiğinde, insanlık tuş olmuş olacak. Daha önceleri olduğu
gibi, bir 100 veya 1.000 yıl boyunca dinlenir. Mayalanma sürer. Sonra tarih yeni
oluşumlarla yola devam eder.
1960’ların
özgürlük rüzgarlarını yaşamış biri olarak, gelmekte olan kölelik rüzgarları
beni feci yeise sürüklüyor. Bu delilik girdabına kapılmamak için yavaş yavaş
yaşam oyunundan çıkmak arzusundayım.
Böyle
bir gelecekte, doğmuş ve henüz doğmamış tüm gençlere iyi şanslar dilerim.
(24 Ocak 2012)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder