19 Temmuz 2016 Salı

5. Engizisyon Gelirken

Tarihte 4 engizisyon dönemi tanımlıdır:

Orta Çağ engizisyonu (1231-1600)

İspanyol engizisyonu  (1478-1834)

Portekiz engizisyonu (1536-1821)

Vatikan engizisyonu (1542-1860)


Ek bilgiler:

‘Engizisyon’ denince, akla önce Hristiyanlık gelir ama İslam engizisyonu da vardır. Özellikle 11. Yüzyıl Ön Asya engizisyonu dönemi, tarihte özel yer tutar.

Engizisyon gibi, rönesans da tarihte birden çok kez yaşanmıştır. Avrupa’da engizisyon ve rönesans, genellikle farklı yer ve zamanlarda yaşanırken, 11 Yüzyıl Ön Asya yerzamanı hem engizisyon, hem de rönesans yerzamanı olmuştur.

İslam-Hristiyan savaşı, 1.350 yıldır Fas-İspanya ve Endonezya-Filipinler ekseninde, 180 meridyen dereceden geniş bir açıdaki coğrafyada sürüp gidiyor. İkisinin çatışması, Haçlı Seferi dizilerini ve engizisyonu tetiklemiştir. Özellikle İspanya engizisyonu, doğrudan İslam’a karşı olarak ve yeniden fetih dönemi sonrasında yükselmiştir. (O nedenle ‘yeniden fetih’ deyimi, bizim ılımlı islamcı geçinen partiler tarafından kullanıldığında, akla doğrudan engizisyon geliyor.)

Bu bilgiler ışığında, yeni engizisyon neden ve nasıl geliyor?:

AB için durum şu: 1945 sonrası barış döneminde, eski sömürgelerinden ağırlıklı olarak Müslüman olan, çok sayıda göçmen aldılar. Almanya için bu ağırlıklı olarak Türkiye’den gelen göçmenler olarak yaşandı. Almanya’da çok Alman olduğundan yakınan bu karakafalarla yerli sarıkafalar arasında, bir zamanlar Yahudiler’in zenginleşmesine duyulan tepkiye benzer etki-tepki düzeneği oluştu; çünkü bazı Alamancılar sayesinde bugün AB’de belki 100 milyar dolarlık yatırım ve bunun döner sermayesi var.

ABD için ise durum şu: 100 yıl boyunca sömürdüğü teokratik-monark Müslüman krallarını / diktatörlerini bir biçimde telef edip, halka daha fazla tüketim şırıngalamak gibi, ‘çarşıdaki pirince giderken, evdeki bulgurdan olma’ya benzer bir hesapla, artı ‘11 Eylül 2001’in acısını söke söke çıkarma’ gibi tam strateji hatası bir hesapla, kendi içindeki 5 milyon siyah Müslüman’ı hesaba katmadan davranılıyor. Oysa, 2030 civarında ABD’de YMCA çoğunluğu kalmayacak, üstüne üstlük ABD göçmen almayı arttırarak sürdürüyor.

3. Dünya’da ise, Afrika’da Nijer-Nijerya’dan Kuzey-Güney Sudan çizgisinden devamla, Asya’da Hindistan’ın kuzey beşte birini kesen / ayıran bir hatla devam derek, Endonezya-Filipinler ekseniyle birleşen bir çatışma hattı oluştu / var.

Yani, 2 ayrı savaş var: 1. Dünya’da ve 3. Dünya’da olan. 1. Dünya’da olan Usame bin Ladin’in vasiyetiyle, sivil hedeflerin vurulması üzerinden gidecekken, 3. Dünya’da olanı kabile savaşları biçiminde sürecek ve Somali’de görüldüğü üzere, 21. Yüzyıl’da 1.000 yıllık korsanlık geleneğinin canlanmasına ve soba borusuyla helikopter düşürmeye varan, kültürel dalgalanmalar yaşanacak.

Tarihte ne zaman barbarlar ve uygarlar çatışsa, uzun sürede de olsa, ortaya muhakkak melezlenmeler çıkar. Bu kez de öyle olacak. 2 düşman taraf zaten birbirinin yaşam tarzından etkileniyor: örnekse biz, her yere döner ve bulguru soktuk, onlar da bizim her yerimize  cep telefonunu soktular.

Bu süreçte 5. engizisyon, her zaman olduğu üzere bilim ve sanat düşmanlığı demek olacak. Zaten engizisyondan bağımsız olarak bilim ve sanat, birbirinden ayrı olarak / süreçlerde, 100 yıldır belli bir regresyon içinde.

Buna katkı olarak Papa fetvaları tarihi durdurmayı arttırıyor. Şeriat desen, doğramacılık mesleğine geri döndü bile çoktan.

Tuhaf ama Hristiyan + Müslüman nüfus, dünya nüfusunun ancak yarısı etse de, bu savaş tüm dünya yüzeyine çoktan yayılmış durumda.

Hangi tarafın engizisyonunun daha acımasız olacağını kestirmek zor ama güçlü olanın Hristiyan engizisyonu olduğu ortada. Zaten kayıpların çoğu Müslüman taraftan ama Müslüman nüfus Hristiyan nüfustan daha doğurgan olduğu için, aradaki fark Hristiyan çoğunluğun aleyhine hala azalmakta.

Bir yazar olarak, burada en üzüldüğüm şeyin bilim ve sanatın katli olduğunu rahatça söyleyebilirim. Yoksa, insanların birbirini kesmesi benim derdim değil. Zaten ateistim, 2 tarafın savları beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Yalnızca, arada biraraya gelip hoşgörü ve dostluk mesajları vermelerine feci sinirleniyorum.

21. Yüzyıl’ın 20. Yüzyıl gibi, 2 dünya savaşı ve 2 dünya devrimi görmeyeceğine eminim ama o ilk kez olarak tüm dünya nüfusunu etkileyecek 3 makro krizi görecek. Bu yüzyıl sonuna gelindiğinde, insanlık tuş olmuş olacak. Daha önceleri olduğu gibi, bir 100 veya 1.000 yıl boyunca dinlenir. Mayalanma sürer. Sonra tarih yeni oluşumlarla yola devam eder.

1960’ların özgürlük rüzgarlarını yaşamış biri olarak, gelmekte olan kölelik rüzgarları beni feci yeise sürüklüyor. Bu delilik girdabına kapılmamak için yavaş yavaş yaşam oyunundan çıkmak arzusundayım.

Böyle bir gelecekte, doğmuş ve henüz doğmamış tüm gençlere iyi şanslar dilerim.


(24 Ocak 2012)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder